Televizyon… Salonumuzun tam ortasında bulunan, dünyayı evimize getiren kutu. Akşam işinden dönen kişi, emekliler, ev hanımları, okuldan eve dönen çocuklar ve daha pek çok kimse televizyon izleyerek vakit geçirirler. Özellikle de gerçek insanların gerçek hayatlarını konu edinen, kurgu olmayan programlar olan reality showların revaçta olduğunu görüyoruz. Konusu suç olan ve şiddet içerikleriyle dikkat çeken reality showlar izleyenleri nasıl etkiliyorlar, bir göz atalım.
Öncelikle reality showun bir tanımını yapalım. Reality showlar gazetelerdeki üçüncü sayfa habercilikten esinlenmiş olan ve kişilerin öykülerini sansasyonel bir şekilde sunan, ticari olarak izlenme kaygısının göze çarptığı bir televizyon programı türüdür. Reality showları televizyondaki diğer programlardan ayıran kurmaca olmayışıdır. Seyircilerin reality showu sevmelerinin bir sebebi de belki bu doğallığıdır. Bu doğal akışta yaşananlarsa ağırlıklı olarak şiddet, acı, gözyaşı oluyor. Özellikle suç araştırması yapan, gerçekliği ortaya koymaya çalışan programlara örnek vermek gerekirse; Müge Anlı, Esra Erol, Serap Paköz gibi sunucuların programları örnek verilebilir. Bir de yarışma formatında olan reality showlar vardır. Survivor, Yemekteyiz, Gelinim Olur Musun?, O Ses Türkiye ülkemizde popüler olan yarışma formatındaki reality showlar. Bugün asıl odaklanacağımız şey suç vakalarını tartışma odaklı olan programların izleyicilere etkilerini incelemek.
Öncelikle programlarda da gördüğümüz suç vakalarının çoğunlukla şiddet içerdiğini söyleyebiliriz. Bunun cabası olarak da vakalar tartışılırken stüdyodaki insanların birbirine hakaret etmesi canlı canlı sözel şiddet izlenmesine sebep oluyor. Özellikle şiddet eğilimi olan insanların suç ve şiddet içerikli programlar izlemesinin şiddet uygulamasına zemin hazırladığı düşünülüyor. Çocuklar ise televizyonda gördükleri bu şiddetten daha kolay etkilenirler. İkinci odaklanacağımız nokta: hissizleşme. Televizyonda şiddet içerikli programları izleyen insanların gerçek hayatta da saldırganlığa karşı verdikleri tepkilerde hissizleştikleri görülmüştür. Bu durum şiddet kurbanlarına karşı kayıtsızlığımızı artırarak şiddeti modern dünyanın bir parçası olarak görmemize ve duyarsız olmamıza yol açacaktır. Hatta hissizleşme, duyarsızlığın ötesinde az önce bahsettiğimiz saldırganlığa da daha kolay sebep olabilir.
Reality showlarda mağduriyet vurgulanır ve izleyicilerin, olayı mağdur/mağdur yakını gözüyle görmesi sağlanır. Hatta kullanılan fotoğraflar gerçekliği sunduğu için izleyenler oldukça etkilenir. Bunlar kişinin bir gün şiddetin mağduru olacağına dair inanç edinmesine yol açar. Çünkü kişi bir süre sonra televizyonun yarattığı sosyal gerçekliğe kapılır. Kendisi dışındaki herkesten korkmaya başlar. Bu, dünyanın tehlikeli ve şiddet içeren bir yer olduğu düşüncesine “acımasız dünya sendromu” denir. Yani tv showları saldırganlaştırmaktan daha çok kişilerde bu gerçekçi olmayan korku ve kendisi dışındakilere karşı abartılmış güvensizlik duygusunu artırıyor.
Reality showların aslında bir de faydası vardır. Yaşanan suçları ekrana yansıtmasıyla toplumsal olaylarda farkındalık kazandırıp konuya dair kamuoyu oluşturabilir.
Reality showların şiddete, mağduriyet korkusuna ve hissizleşmeye yol açmasından konuştuk ama unutulmamalıdır ki şiddetin ortaya çıkmasında asıl etkili toplumsal kurumlar; aile, arkadaşlar, sosyal çevre, okul, kültürdür. Reality showlar ise yaşanan olumsuz olayların aslında sonucudur. Reality showlara konu olacak suç vakalarının azalması dileğiyle…